3/07/2009

Bohemya

Bohemya’da bir okyanusun üzerine düşüyorduk.
bir trampet sesi sarılmıştı saçlarına.
Tiksinmiştim balıklardan

Kaç kişi olduğumuzu sordum sana.
Kaç kere öldürdüğümüzü.

Çenenden irkilen bir gülümsemeyle
Görmezden geliyordun

Hayatımıza dolan taşları…


Boğazıma abanan küçük sancılar taşıyorum bu gece .
Biliyorum oradalar. Orada olacaklar bir süre daha.

Çünkü başlayamıyor bazen sessizliğim, bir uçtan bir uca çirkin bir gürültüyle gözlerimi nesnelere yetiştirmeye çalışırken. Hatırlıyorum… Gözyaşları ve azizler yok artık. Zindanında ejderhaya dönüşmüyor hiç bir sözcük. Yitirdim ben. Yitirdim sayfaları…


Dünya küçülüyor, hayat küçülüyor, oda küçülüyor, ben küçülüyorum kocaman bir anlamsızlık sarsılarak büyürken.
Ne ağlatır artık bizi ? Ne daha çok etkiler çoktan teslim olmuşken?
Hıncıma kül ol !
Dağıl ve git!

Gitmiyorsun..
Gitmiyorsun.
Siyah bir ayaz doluyor ciğerlerime bak.
Kayıp ve lirik.
Hayatının içinde yer alan ve alacak olan her şey sallanırken,
Azap şehrinin mavi cinleri Gözlerini sarmaşıklara kararken.
Belki bu sefer sesini duymaz diyorum içimdeki.
Bakmaz oraya diyorum. Bakmaz.
Aramıza koyduğumuz cılız mesafe bile yetmiyor oysa
Beni aldatmaya.
Duvarlarıma yapışan pıhtın
Süzülüyor deliklerinden.
Yitiyorsun sende.
Bitiyorsun…

“Tanrı’nın dahi kurtaramayacağı ruhlar vardır. “

Menekşelerin kokusunu çalmaya gelirken aynalar.
Hatırlıyorum…
Bu yırtık elbiseden başka bir şeyim kalmadığını
Oysa Seni hatırlamak istiyordum.. Yalnızca seni…
Çöl soğuğuna kapılırken dişlerim.


3 yorum:

Neşe Bakan dedi ki...

çok güzel..

ummuhan dedi ki...

ne de güzel yazıyorsun kadın!

Unknown dedi ki...

Tesk ederim güzel hatunlar!!