12/09/2010

Kenevir

O kadar çok bizle doluydu ki bu dünya. Mutsuzluğumuzu nereye koymamız gerektiğini bulamıyoruz.

Bohemyada bir okyanus
Endülüste bir köpek
Casablanca da aşık

Beyazların içinde hep trajediyiz.


bir şarkı en büyük araç oluyor bazen kafayı bulmaya yakınken. Hep ıssız hallerdeyiz, yalnız bırakılmış, korunmasız aynı zamanda dibe vurmuş bir kahramanlık gösterecek kadar budala, yan yana sıkış sıkış şişelenmiş acı turşuları gibiyiz.
Hepimizin apış arası acıyor. Kalplerimizde hep imkansızı oynayan yıldızlardan yeni düşmüş melek iskeletleri.

Kötüyü tanımladın ve şimdi bir adım ilerdesin. İyisin.
İnanmadığın her şeyi bir başkasında arayacak ve bulamayınca öfkeleneceksin.Sonra o öfkeni yüceleştirecek sanki akıl çağına yeni bir ruh katabileceğini sanacak kadar küstah olacaksın.
Benim acılarım var diyeceksin. Düşlediklerim.
Açlığın büyüyecek.
Kendini ne kadar tahrip edersen doğruya o kadar yakın olduğunu düşüneceksin. Ama her zaman daha fazlasını bekleyenler olacak. Dönüp dolaşıp en temel sorunlara ulaşınca acılarının değil acılarınla nasıl yaşaman gerektiğinin önemli olduğunu farkına varacaksın.
Düşlerini unutacak ve başkalarının düşlerinde olmayı dileyeceksin.



Bir toz bulutunun içine düşmek gibi hafifçe, gözlerinin senin içinde olmayacağın bir yolculuğa kapanacak.

Kenevir ağaçlarının gölgesi dağılırken saçlarına
Kendini her sabah inandırdığın o öykünün içinde
Bir başkası olduğuna inanmak gibi.

Hiç yorum yok: