1/19/2009

40 Bulutsuz Gece ve Yağmurlu Bir Gün




“Bu gelen Bulantı demek ki; bu göz kamaştıran açıklık Bulantı demek? Üstüne kafa yordum! Hakkında yazı yazdım! Şimdi biliyorum artık: Varım ben, dünya var.Dünyanın var olduğunu da biliyorum. İşte hepsi bu. Ama benim için hepsi bir. Hepsinin bir olması garip;korkutuyor bu beni. Su yüzünde taş kaydırmak istediğim o kötü günle başladı. Taşı elime almış atmaya hazırlanıyordum,taşa şöyle bir baktım,bakmamla da başlayıverdi:Taşın var olduğunu duydum. Sonra başka Bulantılar izledi onu.

Bir başka evrende halkalar,ezgiler,yalın katı çizgilerden şaşmazlar. Oysa varoluş bir bükülme, bir eğilme, bir yumuşamadır. “sartre


Korkunun merkezine filizlenmiş hislerin berraklığını sorgulamak yersiz olurdu sanırım.

Bizi bekleyene duyulan o keskin “iyi” inancı çatlatacak herhangi birine karşı acımasız olduğumuzu kabullenerek başlamalıyız. Kimse olduğu şeyin tanımını duymak istemez zira.


Dişlerimi geçirdim göğsüne. Afalladı önce ama bunun baştan çıkarıcı bir oyun olduğunu sanmaya başlayınca yüzündeki endişe yok oluverdi. Öyle sanmasına izin vermek hoşuma gidiyordu. Göğsünden inip kasıklarına doğru ısırdım onu. Yaptıklarıma doğru konumlanmaya bundan zevk almaya hazırladı kendini. Yüzüne doğru yöneldim


Seni seviyorum…

Eliyle başımı aşağılara doğru sürükledi. İspat et!


Evet beklediğim tam buydu dedim içimden. Kimse yastığında kafanı istemiyordu. Ayaklarımı gererek, komodinde duran buzu kaybolmuş vodkaya uzandım, kısa bir vuruş ..işte içimdesin.

Nefesinin bütün hacmi dağılıp dağılıp birikiyordu o an’a. O an.. benim gittiğim andı.

Ölçüsü var mıydı acımanın bilmem. Işıkları kapattığında gözümün önünde beliren figürlere diş geçiyordum. Son gücümle sıkarken yumruklarımı, işte buradasın , olmadığının adımında, kestane ağaçları yerken hislerimi.


Ve Geri geliyordu bütün kareler. Hatırladım, Babamın içine tükürdüğü bir kadını yaşatmak için Ağlamak için; kaldırımda dizlerimi parçaladığım o günü.. çiğnenmiş bir kötülükle bütün bebeklerimi doldurduğumu.


Ne kadar sürmüştü bu uğultu , zaman gerçeklik algını yitirdiğinde bükülüyordu içine doğru. Sağ ayağımın altında yaşayan küçük balıklar olduğuna inanmak üzereydim ki güneş önce odaya dolup sonra bana çarpınca onlarda kayboldu. Sabahları gözlerini kaldırmak en zorudur bana göre. Olağan nesnelerle kandırdım onları..işte sigaram, çakmağım az sonra içeceğim kahve. Nefesim. Yaşıyorum .



Bir şeyin kımıldamasını istiyordum.

Sırtımın kaşınmasını.

Hiç yorum yok: