2/10/2009

Bir Kış Öyküsü



“Babannem kadın olmak anlamsız derdi. İnsan olmayı da hiç bekleme. Sen bu dünya ile diğeri arasındaki tek renkli kapısın. Birileri sen istemesen de girecek, istesen de gidecekler. Kalıcı olmayacaksın, an’ların küçük efendisi, ani baş dönmesi, yanılsama, karanlık, birdenbire aydınlık, birileri için uçurumun gülü, başkaları için gökyüzündeki en parlak yıldız olacaksın. Sana ne söylerlerse, nereye koyarlarsa koysunlar sen hiçbiri olamayacaksın. Sıcacık evlerde sonsuza kadar üşüyeceksin. “


Geldiği yerden ölerek çıkıyordu bir kadın
Dişini bileyerek kemiğine
Kaburga kemiklerine saklayarak bir karanfili
İlk kapıldığı an’a titreterek yasladı zamanını
Kırmızı bir halka belirdi önce
Şarap rengi kesikler
Kayıp bir adamı koydu üstüne
Devirdi köprülerini
Bir damla mavi katarak göğsüne
Şişirdi kanatlarını.
Deliveren çatladı kirpiklerinden
Kadının elleri sarardı
Bir adamın bütün boşlukları
Nefesi kesildi mavi balıkların
Bırakırken bulutları
..
gelincik durgunu bir sonbahar
kırık bir ayna
-ya dökülürken
kapandı bütün yaralar..

Sonunda Kış’a düştü bütün çocuklarım
Kitapsız, yorgansız

Şakaklarımı sızlatan bir ayin eşlik ederken onlara
“sen bu değilsin” yazıldı duvarlara

Cılız bir yaprağa bürünürken koca bir orman
Saçlarımı tutuşturdu.

Ve böyle buyurdu bir aşk daha

Acıya çaldırırken toprağını

Hiç yorum yok: